İSLAMİYET
ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI DERS NOTU
İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı ikiye
ayrılır:
A. Sözlü dönem
B. Yazılı dönem
A- İSLAMİYETTEN ÖNCEKİ SÖZLÜ DÖNEM
İSLAMİYET ÖNCESİ SÖZLÜ DÖNEMİN GENEL ÖZELLİKLERİ:
*
Eserler genellikle anonimdir. Kim tarafından
söylendiği belli değildir. Pek az eserin sahibi bilinmektedir
*
Akılda daha çok kalıcı olması ve nesilden nesile
aktarımda daha etkili olması sebebiyle şiir tercih edilmiştir.
*
Edebiyat, atlı göçebe hayatının özelliklerini
yansıtır.
*
Eserlerin tamamında milletin ortak duygu ve
düşünceleri hâkimdir.
*
En eski eserlerde bile işlenmiş bir dil ve edebî
üslûp görülür. Bu durum, bilinenlerden daha eski metinlerin olduğunu
düşündürmektedir.
*
Yiğitlik, yurt ve tabiat sevgisi, büyüklere
saygı, işlenen başlıca temalardır.
*
Nazım birimi olarak dörtlük tercih edilmiştir.
Dörtlüklerin kafiye şeması genel olarak (aaab) şeklindedir.
*
Ölçü olarak hece ölçüsü kullanılmıştır.
*
Genellikle yarım kafiye tercih edilmiştir. Redif
kullanılmıştır.
*
Dil saf Türkçedir. Yabancı dillerin etkisinden
uzaktır. Yabancı kelime yok denecek kadar azdır.
Yalın (süsten uzak, sade) bir dil
kullanılmıştır.
*
Bu dönem Destan Devri Türk Edebiyatı olarak
da bilinir.
*
Şiirler genellikle kopuz adı verilen çalgı aleti
ile söylenirdi.
*
“Şamanizm, Maniheizm, Budizm” gibi dinlerin
etkisiyle bir edebiyat oluşturmuşlardır.
*
Bu döneme yönelik bilgilerimizin çoğunu
elimizdeki en önemli ve en eski kaynak Kaşgarlı Mahmut’un “Divan-ı Lügat-it
Türk” adlı eserinden öğrenmekteyiz.
İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı ile ilgili bazı notlar
*
İslamiyetten
önceki dönemde şair ve bilge kimselere isimler: “Şaman, kam, baksı, ozan” dır. Hekimlik,
büyücülük, bilgelik, şairlik gibi görevleri de olan bu ozanlar; sığır, yuğ,
şölen gibi törenlerde görev alıyorlardı.
*
İslamiyetten
önceki dönemdeki eserlerde şiirin tercih edilmesinin sebebi: Akılda daha çok kalıcı olması ve nesilden
nesile aktarımda daha etkili olması sebebiyle şiir tercih edilmiştir.
*
İslamiyetten
önceki dönemde kurultayın varlığı: Türklerin İslamiyetten önce cumhuriyetle
yani demokrasiyle yönetildiğinin bir göstergesidir.
* İslamiyetten önceki dönemde sagu, koşuk ve
destanların söylendiği çalgı aleti : Kopuz
İslamiyetten önce Türklerin yapmış olduğu törenler:
Sığır
: Sürgün avında ava gidenler için
yapılan törendir.
Şölen: Din ve eğlence törenlerine denir. Yuğ
: Ölüm törenlerine denir.
İslamiyetten önceki dönemdeki sözlü dönemin
edebî ürünleri:
1- Sagu 2- Sav 3-
Koşuk 4- Destan
1- SAGU
Yuğ törenlerinde ölen kişinin ardından
duyulan acıyı dile getirmek için söylenen şiirlere sagu denir.
Özellikleri:
*
Ölen bir kişinin arkasından söylenen ağıt
şiirleridir.
*
Ölen kişinin iyiliklerini, yiğitliklerini,
başarılarını, erdemlerini ve ölümlerinden duyulan üzüntüleri anlatır.
*
Koşuk nazım şekliyle söylenir.
*
Uyaklanışı a a a b / c c c b şeklindedir.
*
7’li hece ölçüsü ile yazılır.
*
Dörtlükler halinde yazılır.
*
Halk edebiyatında “ağıt”a, Divan edebiyatında
“mersiye”ye benzer.
*
Günümüzdeki sagu örnekleri Divanü
Lügati’t-Türk’te yer almaktadır.
*
Geleneksel bir çalgı aleti olan kopuz eşliğinde
söylenir.
* “Yuğ” denilen ölüm törenlerinde
söylenir.
*
Divan-ü Lügati’t-Türk’teki Alp Er Tunga Sagusu bu
türün önemli bir örneğidir.
2- SAV
Uzun deneyimler sonucu doğruluğu
ispatlanmış kısa ve özlü sözlere sav denir.
Özellikleri:
*
Türk toplumunun dünyaya bakışını, geleneklerini,
varlık anlayışlarını ortaya koyan özlü sözlerdir.
*
Günümüzdeki atasözlerinin karşılığıdır.
*
Savların bazıları hece sayısının eşit ve uyaklı
olması nedeniyle nazım özelliği göstermektedir. * Günümüzdeki sav örnekleri Orhun
Kitabeleri’nde ve Divanü Lügati’t-Türk’te yer almaktadır.
3-
KOŞUK
Aşk, tabiat ve kahramanlık gibi konularda
yazılmış olan şiirlere koşuk denir.
Özellikleri:
*
Koşuklarda Türklerin yaşayış biçimi, duygu ve
düşüncelerini bulmak mümkündür. * 7’li
hece ölçüsü ile yazılır.
*
Dörtlükler halinde yazılır.
* Bu
şiirlerde düz kafiye kullanılır: aaaa, bbba, ccca… (aaab cccb dddb) * Sığır
denilen sürek avlarında söylenen lirik şiirlerdir. Şölenlerde de okunur. * Halk edebiyatındaki koşmaya, Divan şiirindeki
gazele benzer.
*
Günümüzdeki koşuk örnekleri Divanü
Lügati’t-Türk’te yer almaktadır.
*
Geleneksel bir çalgı aleti olan kopuz eşliğinde
söylenir.
4-
DESTAN
Bütün bir toplumu derinden etkilemiş
savaş, göç ve doğal afet gibi önemli olaylar sonucu ortaya çıkmış
olağanüstülüklerle süslü uzun manzum öykülere destan denir.
Özellikleri:
*
Destanlar konularını gerçek olaylardan alır.
Fakat bu olaylar zamanla olağanüstü özellikler alır.
*
Olağan ve olağanüstü olaylar iç içedir.
*
Destanlar halk arasında nesilden nesile
aktarılırken kendiliğinden oluşan hikâyelerdir.
*
Destanlar toplumun yaşayışı, dini, dili, gelenek
ve görenekleri hakkında bilgi verir.
*
Genellikle manzumdurlar. Az olmakla beraber
nazım-nesir karışık olan destanlar da vardır. Bazıları, manzum şekilleri
unutularak günümüze nesir hâlinde ulaşmıştır.
*
Destanlar nazım biçiminde dörtlükler halinde
yazılır.
*
Anonimdirler. Kim tarafından söylendiği belli
değildir.
*
Destanlar savaş, deprem, yangın, mizah, ünlü
kişilerin yaşamları konularında yazılır.
*
Destanlar, tarihî ve sosyal olaylardan doğarlar.
Bu eserlerde genellikle, yiğitlik, aşk, dostluk, ölüm ve yurt sevgisi gibi
temalar işlenir.
*
Destandaki kişiler kral, han, hakan...vb. seçkin
kişilerdir. * Destanlar toplumun ortak
görüşlerini yansıtır.
*
Genellikle 8’li ve 11’li hece ölçüsü ile
yazılır.
*
Genellikle yarım kafiye kullanılır. Kafiye
düzeni şöyledir: baba-ccca-ddda-eeea
Destan çeşitleri :
Destanlar iki çeşittir:
a.
Doğal
Destan: Halk arasında nesilden nesile yayılarak kendiliğinden oluşmuş olan
destanlardır.
b.
Yapma
Destan: Bazı şair ve yazarlar kendi milletlerinin tarihinden çıkmış
olaylara kendi duygu ve düşüncelerini de katarak yazmış olduğu destanlara yapma
destan denir.
Örnek:
*
Yazıcıoğlu Ali à
Şelçukname,
* Fazıl
Hüsnü DağlarcaàÜç Şehitler Destanı, *
Mehmet Akif à Çanakkale Destanı, *
Kayıkçı Kul Mustafa à Genç Osman Destanı
*
Dante à
İlahi Komedya (İtalya)
*
Tasso à Kurtarılmış
Kudüs (İtalya)
*
Milton à
Kaybolmuş Cennet (İngiliz)
*
Aristo à
Çılgın Orlando (İtalya)
*
Comoens à
Oslusiadas (Portekiz)
*
Vergilüs à
Aeneis (Latin)
Destanların oluşum aşamaları:
Destanlar üç aşamada oluşur:
a.
Oluş
Dönemi (Çekirdek): Halka mal olmuş ve halkın üzerinde derin izler bırakmış
bir olay ve olayın kahramanının zamanla kuşaktan kuşağa aktarılırken değişerek
birtakım olağanüstü özellikleri aldığı dönemdir.
b.
Yayılma
Dönemi: Olağanüstülüklerle dolu olayların ve kahramanlıkların ağızdan ağza,
nesilden nesile sözlü gelenek yoluyla
aktarıldığı dönemdir.
c.
Toplama-Derleme
Dönemi: Büyük bir halk şairinin olayları oluş sırasına göre bir bütün
halinde nazma döküp destanı ortaya çıkardığı dönemdir. Bu dönemde destan yazıya
geçirilir ve kalıcılığı sağlanır. Çoğu zaman derleyen veya yazıya geçiren belli
değildir.
İslamiyetten önceki Türk destanlarının içeriği:
Altay-Yakut Destanları
a. Yaratılış Destanı:
Tanrı Kayra Han’ın dünyayı yaratması ve
şeytanı (Erglig) huzurundan kovması anlatılır. Bu destan, Türk milletinin,
dünyanın yaratılışı hakkındaki duyuş, düşünüş, görüş ve inanışlarını anlatarak
yakın çağlara kadar, Orta Asya Türk halkı arasındaki yaşam gücünü göstermesi
bakımından dikkate değerdir.
Saka Destanları
a. Alp Er Tunga Destanı:
MÖ 7. asırda Türk-İran savaşlarında ün
kazanmış, İran ordularını defalarca mağlup etmiş bir Türk hükümdarı olan Alp Er
Tunga’nın yiğitliklerini ve yaptığı savaşları anlatır. Destan kahramanı Alp Er
Tunga daha sonra İranlılarca bir hile ile öldürülmüştür. Firdevsi’nin
Şehname’de Afrasiyap olarak geçer. Alp Er Tunga'nın ölümünde söylenmiş bir sagu
Divan-ı Lügat'it Türk'te bulunmuştur. Ancak bununla ilgili asıl bilgi Şehname
adlı İran destanında vardır.
b. Şu Destanı:
Şu adındaki bir hükümdarın Büyük
İskender'in Türk illerine yürüyüşü sırasında onunla yaptığı savaşları anlatır.
Sonunda Şu, İskender'le anlaşır ve Balasagun yöresine yerleşir ve “Şu” şehrini kurar. Bu destan bazı Türk
boylarının adlarının nereden geldiğini izah yönüyle önemlidir. Eski Saka
devletinin hükümdarlarına "Şu" adı verilmesi dolayısıyla, bu destan
Saka destanı olarak da bilinir.
Hun-Oğuz Destanları
a. Oğuz Kağan Destanı:
Bu destanda Hunların büyük hükümdarı Oğuz
(Mete Han) Kağan’ın yaşamı, yiğitlikleri, ülkesini nasıl genişletip oğulları
arasında nasıl bölüştürdüğü ve Orta Asya’da Türk birliğini kuruşu
anlatılır. MÖ 2. asırda doğmuştur. Bu
eserde Oğuz Kağan’ın halkına bazı hedefler göstermesi bakımından
önemlidir.
b. Attila Destanı
Batı Hun hükümdarı Attila'nın fetihleri
etrafında oluşmuştur. MS 5. yüzyılda Avrupa'ya korkulu yıllar yaşatan Attila,
Rusya'dan Fransa'ya kadar bütün Avrupa'yı almış, Roma'ya kadar uzanmıştır.
Evlendiği gece çok içtiğinden burun kanamasıyla ölmüştür. Destanda onun
ölümüyle ilgili söylenen ağıtta bir ölüm feryadı değil, kahramanlıkları
anlatılmaktadır.
Göktürk Destanları a. Bozkurt
Destanı:
Göktürklerin dişi bir kurttan türeyişini
anlatılır. Savaşta yaralanan bir Türkün dişi bir kurt tarafından kurtarılması,
korunması ve Türklerin, sözü edilen kurtla bu Türkten çoğalması konu edilir.
Görtürklerin ilk hakanı Asena’nın bu dişi kurttan türediğine inanılır.
b. Ergenekon Destanı:
Düşmanları tarafından yenilen Türkler,
yok olma aşamasına gelir. Düşmanın elinden kaçabilen iki aile, yolu izi olmayan
Ergenekon'a gelir ve yerleşir. Orada dört yüz yıl kadar kalırlar ve çoğalırlar.
Ergenekon’a sığmayacak dereceye gelince önlerine yol almalarını engelleyen bir
demir dağı çıkar. Demir dağı eritip Ergenekon'dan çıkarlar. Atalarının
düşmanlarını yenip intikamlarını alırlar ve GökTürk devletini kurarlar.
Destanın en önemli özelliği tarihle benzerlik göstermesidir. Türklerin demiri
işleyen ilk kavimlerden olması da önemlidir.
Uygur Destanları
a. Türeyiş Destanı:
Uygur hakanının üç kızını insanoğluyla
evlendirmeyi uygun bulmayıp onları bir tanrıyla evlendirmesini konu alan bir
destandır. Destana göre eski Uygur hükümdarı kızlarının insanlarla değil
Tanrılarla evlenmesini istiyordu. Bu yüzden onları insanlardan uzak bir yere
bıraktı. Uygur hükümdarı tanrıya kızlarıyla evlenmesi için yalvarıp yakardı.
Tanrı nihayet Bozkurt şeklinde geldi ve kızlarla evlendi. Bu evlenmeden Bozkurt
ruhu taşıyan Uygur çocukları doğdu. Böylelikle Uygur Türkleri bu evlilikten
çoğaldı.
b. Göç Destanı:
Uygur hükümdarlarının Çinlilerle
savaşmamak için Çin prensesiyle evlenmek istemesi ve Çinlilerin bu prenses
karşılığımda Türkçede kutsal sayılan bir taşı almalarını anlatır. Taş,
Çinlilere verilince Türkler tanrı tarafından cezalandırılır ve Uygur ülkesine
felaket çöker. Kuraklığın başlaması üzerine de göç ederler. Uygur halkı Beş
Balıg denilen yere yerleşir. Destanın en önemli özelliği değersiz bir taş
parçasının bile hiçbir şey uğruna düşmana verilmeyeceği inancını anlatmasıdır.
İslamiyetten sonraki Türk destanları
a. Manas Destanı
b. Cengiz Han Destanı
c. Timur Destanı
d. Seyit Battal Gazi Destanı
e. Köroğlu Destanı
f.
Danişment
Gazi Destanı
DÜNYA DESTANLARI
* Hint Destanı:
Ramayana ve Mahabarata
* Alman Destanı:
Niebelungen Lied
* Yunan Destanı: İlyada ve Odysseia
* Rus Destanı: İgor
* Latin Destanı: Eneid
* Japon Destanı: Şinto
* İran Destanı: Şehname
* İspanya Destanı: Cid
* Fransız Destanı: Chonson de Roland
* Sümer Destanı: Gılgamış
* Fin Destanı: Kalevela
B- İSLAMİYETTEN ÖNCEKİ YAZILI DÖNEM
Genel Özellikleri:
*Türk dilinin tespit edilebilen
en eski yazılı metinleri VII. asrın sonlarına ve VIII. asrın ilk yarısına ait
olan dikili taşlar (Yenisey ve Göktürk Kitabeleri ) ve Uygur dönemine ait olan
dinî metinlerdir.
*Yazılı
dönemde Göktürkler ve Uygurlar kendi
alfabeleriyle eserler verilmiştir. *Dönemin eserleri, gerek muhtevaları, gerekse
mükemmel dil ve üslûplarıyla Türk dilinin, edebiyatının ve tarihinin önemli
kaynakları arasında yer almaktadır.
*Abidelerin yazarı, bilinen ilk
edebiyatçı olan Yollug Tigin’dir, dense de ilk olarak dikilen Tonyukuk
Abidesi’nde adı geçmemektedir. Bu
bilgi adı belli ilk Türk yazarı olarak Vezir Tonyukuk’u göstermektedir. Yollug
Tigin ayrıca abidelerin yazarı değil “yazan”ıdır.
İslamiyetten önceki dönemdeki yazılı
dönemin edebî ürünleri:
1- Göktürk kitabeleri (Orhun Abideleri)
2- Uygur Metinleri
1- Göktürk Kitabeleri (Orhun Abideleri)
Göktürk (Orhun) Kitabelerinin Özellikleri
*
Türklerin bilinen ilk yazılı edebî eseridir.
*
Doğu Göktürklerin tarihine ışık tutar.
*
Söylev(Nutuk) türünde yazılmış ilk
eserlerimizdendir.
*
Oldukça gelişmiş ve işlenmiş bir dil
kullanılmıştır. Türk dilinin gelişmişlik düzeyine ilişkin etraflı bilgiler
edinilebilir. Türk dilinin yapısını ve tarihi gelişimini öğrenmemiz yönünden
önemli bir eserdir.
*
Kitabede hem dinî hem de din dışı konular
işlenmiştir.
*
Tarih, coğrafya ve edebiyata kaynak olacak
niteliktedir.
*
Türk tarihini, toplumun yaşam biçimini, dünyaya
bakış tarzını ortaya koyar.
*
Kitabelerde idarecilerin ve sultanların halkı
aydınlatması, yaptıklarının hesabını halka vermesi anlatılır.
*
Kitabelere ebedî taş, sonsuz taş anlamına gelen “bengi
taş” adı verilirdi. Çünkü Türkler, Türk milletinin sonsuza kadar
yaşayacak bir millet olduğunu tasavvur ediyordu.
*
25 Kasım 1893’te Danmarkalı Dil Bilimci
W.Thomsen kitabeleri Çin yazısından faydalanarak çözmüş ve 1922’de
yayınlamıştır.
*
Kitabeler şu an Moğolistan’ın doğusunda Orhun
Nehri’nin eski yatağında bulunmaktadır.
*
Kitabenin etrafında kim adına dikilmiş ise onun
adına mabet ve o kişinin heykelleri, ayrıca o kişinin yaşamı boyunca öldürdüğü
kişi sayısınca balbal denilen taşlar bulunurdu.
*
Kitabeler kaplumbağa kaidesinin üzerine
oturtulmuştur. Kaplumbağanın hem uzun ömürlü bir hayvan olması, hem de yol
alırken adımlarını düşünerek ağır atması sebebiyle kitabeler bu hayvanın
kaidesi üzerine oturtulmuştur.
*
Yollug Tigin tarafından bir yüzleri Göktürk
alfabesiyle, diğer yüzleri Çince yazılmıştır. Bu yönüyle Yollug Tigin
edebiyatımızdaki ilk yazardır.
*
Türk milletinin adının geçtiği ilk Türkçe metin
Göktürk Kitabeleri’dir.
*
Göktürk Kitabeleri üzerinde çalışma yapan Türk
araştırmacılar Şemsettin Sami, Necip
Asım, Hüseyin Namık Orkun, Nihal Atsız, Fuat Köprülü, Muharrem Ergin’dir.
*
Kitabelerden ilk olarak XIII. yüzyılda İranlı
tarihçi Alâeddin Atâ Melik Cüveynî eserinde bahsetmiş fakat bu bilgiler ne o
devirde ne de sonraki devirlerde pek ilgi görmemiştir. 1709 yılında Ruslara
esir düştüğü için Sibirya’ya sürgüne gönderilen İsveçli subay Johann
Von Strahlenberg kitabeleri bulmuş ve onlarla ilgilenerek ortaya
çıkmasını sağlamıştır.
Göktürk Kitabeleri dikiliş amacı
Devletin ileri gelenlerin ve kağanların
ölümünden sonra onlar adına bir mabet inşa ettirmek eski bir Türk geleneğidir.
Mezar taşlarının yani kitabelerin üzerinde kağanların ve devlet adamlarının bir
çeşit vasiyeti olan önemli düşünceler ve nasihatler kazınarak gelecek
zamanlarda milletin bu yazılanlardan ders alması ümit edilirdi.
Göktürk Kitabeleri
* Tonyukuk Kitabesi – 725
* Kül Tigin Kitabesi – 732
* Bilge Kağan Kitabesi – 735
Göktürk Kitabeleri’nin içeriği
Kültigin Kitabesi: Kitabeyi Bilge Kağan diktirmiştir. Bu
kitabede konuşan Bilge Kağan'dır. Bilge Kağan, Göktürk Devleti'nin kuruluşu ve
tarihi ile ilgili önemli bilgiler verir. Kültigin Kitabesi’nde (732) ayrıca
Kültigin’in halkı için yaptıkları anlatılır. Bumin ve İstemi Kağan dönemlerinden
başarıyla söz edilir. Yönetimi esnasındaki başarısızlıkları ve bunların
nedenlerini anlatır. Çin ile yapılan savaşlardan bahsedilir. Bilge Kağan, bu
kitabede ulusuna bir takım mesajlar vermeyi amaçladığını söyler. Bu nedenle
sözlerinin unutulmaması gerektiğini, yazıtın dikiliş amacının geleceğe yönelik
olduğunu belirtir. Ayrıca kitabede Kültigin’in ölümü ve yas töreni
anlatılmıştır.
Bilge Kağan Kitabesi:
Bilge Kağan anısına, 735 yılında oğlu Tengri Kağan tarafından
dikilmiştir. Bilge Kağan’ın yiğitlikleri ve Türk milletine iletmek istediği
mesajlar kitabenin içeriğini oluşturur. Bu kitabede Kültigin Kitabesi’nden
alıntılar vardır. Kültigin sonrası savaşlardan söz edilir. Çinlilerin Türklere
nasıl hile yaparak esir aldıkları dile getirilir.
Tonyukuk
Kitabesi: Kitabeyi Vezir Tonyukuk’un kendisi diktirmiştir. Göktürklerin
dört hakanına vezirlik yaparak hizmet eden Tonyukuk, döneminin tarihini, kendi
hatıraları şeklinde oldukça düzgün bir halk diliyle, yurdunu çok seven başarılı
bir devlet adamı görüşüyle yazmıştır. Anlatımda, atasözlerine(sav) bolca yer
verilmiştir. Tonyukuk bu yazıtında
ilk 47 satırda İlteriş Kağan ile Kapagan Kağan'ın dönemlerinden bahsetmektedir.
Daha sonraki satırlarda ise kendisinden bahsederek Göktürk tarihi hakkında önemli
bilgiler vermektedir.
Göktürk Alfabesinin özellikleri
Göktürk alfabesi 38 harften oluşmaktadır.
4 tane sesli, 25 tane sessiz, 9 tane de birleşik sesli harf vardır. Kelimeler
birleştirilmez. Kelimeler birbirinden “ : ” işareti yapılarak ayrılır. Bu
sebeple “ : ” Türk edebiyatının kullanılan ilk noktalama işareti sayılır.
Harfler genellikle yukarıdan aşağıya doğru sıralanmış, satırlar bu şekilde
yazılmıştır. Aynı satırların yan yana dizilişi ise çok kere soldan sağadır.
Bazen sağdan sola doğru yazılır. Metinlerinde tarih boyunca değişmeyen büyük
ünlü uyumu kuralı vardır.
2- Uygur
Yazıtları
Daha çok Budizm ve Maniheizm dininin
esaslarını anlatan metinlerdir. Bunlar Turfan yöresinde yapılan kazılarda
ortaya çıkarılmıştır. Uygurların kâğıda kitap basma tekniğini bildikleri
anlaşılmaktadır. Dönemden kalma birçok hikâyenin yanında “kökünç” denilen bir tür
ilkel tiyatro eserleri de vardır. Uygurlar bu eserleri 14 harfli uygur
alfabesiyle yazmışlardır.
Uygurcaya Çinceden çevrilen Altun
Yaruk adlı eser, Budizme ait dini-ahlaki bir eserdir. Altun
Yaruk 10 kitap 31 bölümden
oluşmaktadır. Eserde Budizmin esasları ve Buda’nın menkıbeleri anlatılmaktadır.
En önemlileri şunlardır:
Sekiz Yükmek (Sekiz Yığın): Çinceden çevrilen Sekiz Yükmek’te
Burkancılığa ait dinî-ahlâkî inanışlar ve bazı pratik bilgiler vardır. Uygurlar
arasında çok yayılan bu eser; kısa cümleleriyle, içten anlatımı ve zengin söz
varlığıyla dikkati çeker.
Altun Yaruk (Altın Işık): Sıngku Seli Tutung tarafından Çinceden
Uygurcaya çevrilen en hacimli sudurdur. Burkancılığın temellerini, felsefesini
ve Buda’nın menkıbelerini içerir. Bunlardan en meşhurları Şehzade ile Aç Pars
Hikâyesi (Açlıktan ölmek üzere olan parsı kurtarmak için kendini feda eden
şehzadenin hikâyesi), Dantipali Bey hikâyesi (Maiyetindeki geyikleri kurtarmak
için kendini feda eden geyikler beyini Dantipali Bey öldürür ve korkunç alevler
de Dantipali Bey’i yutar.) ve Çaştani Bey hikâyesi (Ülkesindeki insanlara
hastalık ve bela getiren şeytanlarla Çaştani Bey’in mücadelesi)dir.
Irk
Bitig (Fal Kitabı): Köktürk yazısıyla yazılmış bir fal kitabıdır. Her biri
ayrı fal olarak yazılan 65 paragraftan oluşur. Çeşitli inanışlar ve masal
unsurlarının bulunduğu kitapta günlük dile ait pek çok kelime de vardır.
Kalyanamkara ve Papamkara Hikâyesi (İyi Düşünceli Şehzade ile Kötü
Düşünceli Şehzade): Burkancılığa ait bir menkıbenin hikâyesidir: İyi
düşünceli şehzadenin bütün canlılara yardım etmek ve canlıların birbirlerini
öldürmelerini engellemek için bir mücevheri elde etmek üzere yaptığı maceralı
yolculuk anlatılır.
Uygur Alfabesinin özellikleri
Uygurların Soğdlulardan alıp
geliştirdikleri bir alfabedir. Sağdan sola yazılır. 18-24 harften oluşur.
Yenisey Yazıtları:
*
Yenisey ırmağı çevresinde daha çok mezar
taşlarından oluşan bu kitabelerdir.
*
Edebi olarak fazla bir önemi yoktur.
*
Yenisey nehrinin güneyinde, Tuva bölgesindeki
Kem nehrinin kolları civarında bulunur. Bu sebeple aynı adla Yenisey Anıtları
olarak adlandırılır.
*
Orhun Yazıtlarından daha eskidir.
*
Bu yazıtlar da İsveçli Strahlenberg tarafından
18. yüzyıl başlarında bulunmuştur. Yazıtların çoğu mezar taşlarıdır.
*
Yazıların üslubu sadedir ve yazıtın dikildiği
şahısları samimi bir dilde anlatmaktadır.
*
Göktürk harfleriyle yazılmıştır.
* Kırgızlar'a ait olduğu sanılmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder