XIII. yüzyıl halk şairidir. Hayatı hakkında kesin ve
yeterli bilgi yoktur. Eskişehir'de doğup öldüğü söylenir. Hayatı efsanelerle
örülmüştür.
Varlık - yokluk, İnsan - Tanrı - ölüm ilişkilerini
güçlü bir kültür donanımı ve büyük şiir yeteneğiyle irdeleyerek halka
ulaştırabilmiştir.
Tüm halk şairlerini yüzyıllar boyunca etkilemiştir.
İlahi türünün en usta şairidir.
İlahi türü
şiirlerinde Halk Edebiyatı'nın geleneklerine bağlı kalmıştır. Dili çok sadedir,
anlatımda yalınlık dikkati çeker. İlahilerini hece ölçüsüyle söylemiştir. Risaletü'n
Nushiyye adlı dinî - didaktik eserinde ise, bu gelenekten ayrılarak aruz
ölçüsünü, mesnevi nazım
biçimini kullanmıştır.
Allah inancını ve evrensel insan sevgisini işleyen
sanatçının şiirlerinde coşkun bir lirizm vardır. Tekke edebiyatının en lirik
şairidir.
Sanatçının şiirlerini içeren bir Divan'ı ile
Risaletü'n Nushiyye (Nasihatlar Kitabı) adlı öğretici bir mesnevisi vardır.
HACI
BAYRAM VELİ (1352 - 1429)
Ankara'nın Solfasol köyünde doğan sanatçı, güçlü bir
tasavvuf şairidir ve iyi bir medrese eğitimi almıştır.
Bayramiyye tarikatını kurmuştur.
Yunus Emre etkisinde sade bir dil ve lirik bir
anlatımla dile getirdiği şiirlerinden yalnızca birkaç tanesi bilinmektedir.
"Bilmek istersen seni / Can içre ara canı" dizeleri, bize onu hatırlatır.
KAYGUSUZ
ABDAL (? - ?)
Asıl adı Alaeddin Gaybi'dir. 15. yy. tasavvuf şairlerindendir. Yunus
Emre'den etkilenmiştir.
Alevi - Bektaşi halk şiirinin kurucusudur. Nefeslerine
hiciv-mizah motifli tekerlemelerkatarak
insanlık kusurlarıyla alay etmiş, Bektaşiliğin ilkelerini nükteli bir dille
yaymıştır.
Hem heceyle hem de arzula yazılmış şiirleri vardır.
Onun bir divanı, "Dolapname" adlı tasavvufi bir öğüt kitabı (mesnevi)
ve 15.yy. halk nesrinin sade örneklerini gördüğümüz "Budalaname" adlı
eseri vardır.
EŞREFOĞLU
RUMİ (? - 1409)
Eşrefoğlu Rumi, iznik medreselerinde öğrenim görmüş,
öğrenimini bitirdikten sonrada yine İznik'te Çelebi Mehmet medresesinde
müderris adayı olmuştur.
15. yy. tasavvuf şairlerinden olan sanatçı, Hacı
Bayram Veli'ye damat ve derviş olmuştur. Yunus Emre'nin izinden yürümüş hem
aruz hem de heceyle şiirler yazmıştır. Bir divanda topladığı şiirlerinde
tasavvuf ilkelerini yaymaya çalışmıştır.
PİR
SULTAN ABDAL (? - ?)
XVI. yüzyıl tekke ve âşık edebiyatının ünlü
şairlerindendir. Sivas'ta yaşamıştır. Alevi-Bektaşi şiir geleneğinin en ünlü
şairidir.
Kanuni zamanında Doğu Anadolu'da patlak veren bir
isyana katılmış, yaşadığı olayların izlenimlerini şiirlerinde anlatmış, İran
şahının propagandasını yaptığı için Hızır Paşa tarafından Sivas'ta idam
ettirilmiştir.
Sanatının belirleyici özellikleri, güçlü bir inanç,
sade bir halk dili, coşkun bir lirizm olarak özetlenebilir.
Şiirlerinde tasavvuf, tabiat, aşk temalarını İşlemiş,
halkın yaşayışıyla ilgili konular üzerinde durmuştur.
Bütün şiirlerini hece ölçüsüyle söylemiş Divan
edebiyatından etkilenmemiştir. Şiirini bir araç olarak kullanmasına
rağmen kuru bir öğreticiliğe düşmemiş, şiirini duygu yönünden de beslemiştir.
KÖROĞLU
(?- ?)
XVI. yüzyılda yaşadığı sanılan bir halk şairidir. III.
Murat zamanındaki Osmanlı-İran savaşlarına katılan şair, Şirvan ve Tebriz'in
alınışı üzerine destan söylemiştir.
Şiirlerinde yiğitlik, kahramanlık temalarını işlemiş
olduğundan, halk hikâyesindeki
Köroğlu ile karıştırılabilmektedir.
En çok koçaklamalarıyla tanınan şair, kavganın ve
yiğitliğin simgesi olmuştur.
Bolu Beyi'yle olan mücadelesi efsaneleşen şair, halkın
gönlünde yerini almıştır.
KARACAOĞLAN
(1606? -1697)
Doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmeyen
Karacaoğlan'ın Toroslar'da yaşayan, Türkmen boyları arasında yetiştiği
sanılıyor. Göçebe bir şair olarak Anadolu İçinde ve dışında gezmiştir.
Geleneksel şiirin dil, anlatım, ölçü anlayışından
ayrılmadan aşk, doğa, ölüm, ayrılık gibitemaları işlemiştir;
özellikle koşma ve semai biçimlerinde büyük başarı kazanmıştır.
Âşık edebiyatının hemen bütün şairlerini etkilemiştir.
Onun için aşk ve tabiat şairi dense yeridir. Âşık
edebiyatının duygu yönünden en zengin ve güçlü şairidir.
Dili çok sadedir. Şiirlerinde tasavvufa ve dini
konulara hiç yer vermemiş, Divan ve Tekke şiirinden hiç etkilenmemiştir.
KAYIKÇI
KUL MUSTAFA (? - 1658)
17. yy. halk şairidir. Devrin önemli şairlerinden
biridir ancak hayatı hakkında fazla bir bilgi yoktur. Yeniçeri şairidir.
Şiirleri yeniçeriler arasında, sınır boylarında sevilerek okunmuştur.
Şiirlerinde tarihsel olayları işlemiştir. Genç Osman
için söylediği Genç Osman Destanı ünlüdür.
Şiirlerinde sade bir dil kullanmıştır. Akıcı bir
üslubu vardır.
ÂŞIK
ÖMER (? - 1707)
Konya doğumludur. Saz şairleri arasında en çok
şiirleri olan odur.
Divan şairlerinden de etkilenmiş, aruzla da şiirler
yazmıştır. Tevhid, naat, gazel, kaside vemurabbaları
vardır.
Koşma, semai, varsağı türlerinde
daha başarılı olmuştur. Dili diğer halk şairlerinden biraz ağırdır.
GEVHERİ
(? -1737?)
Âşık Ömer gibi Divan edebiyatından etkilenmiş, hecenin
yanında aruzla da şiirler yazmıştır. Heceyle yazdığı şiirlerde daha başanlıdır.
Medrese eğitimi gördüğü için koşma ve türkülerinde
bile yer yer yabancı sözcükler, divan
mazmunları görülür.
DERTLİ
(1772 -1845)
Toplumsal yergi içerikli şiirleriyle tanınan Bolulu
bir halk ozanıdır. Halk şiirinin son ustalarından sayılır. Divan, Tekke ve Halk
şiirini iyi bilen şair, Divan şiiri yolunda eserler de vermiş fakat asıl
başarıyı heceyle yazdığı şiirlerinde göstermiştir.
ERZURUMLU
EMRAH (? - 1860)
Yaşadığı dönemin ünlü şairlerindendir. Saz şairleri
arasında Divan şiirini en iyi bilenlerden biridir.
Heceyle yazdığı koşma ve semaileri yanında aruzla
yazılmış gazel, murabba ve muhammesleri de vardır. Asıl sanatı hece ölçüsü ile
yazdığı koşma ve semailerinde görülür.
SEYRANİ
(1807 -1866)
Kayseri'nin Develi kasabasında doğmuştur, istanbul'a
gelmiş ancak devrin büyüklerini hicvettiği için, memleketine dönmek zorunda
kalmıştır.
Hicivleriyle tanınır. Aruzla da yazmakla birlikte asıl
ününü hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerle kazanmıştır.
DADALOĞLU
(1785? -1868?)
XIX. yüzyılda, Çukurova yöresinde yetişen halk
şairlerindendir. Türkmen boylarının yerleşik hayata geçirilmesi için 1865'te
yöreye yollanan Fırka-i İslahiye adlı Osmanlı ordusuyla Türkmenler arasındaki
çatışmalara katılmış, bu olayları yiğitçe bir eda ile koçaklamalarına
yansıtmıştır.
Türkmenleri destekleyen, mücadeleye çağıran şiirler
yazmıştır. "Ferman padişahınsa dağlar bizimdir" dizesi onun
karakterini açıklar. Aynca aşk ve doğadan söz eden şiirleri de başarılıdır.
Şiirlerini temiz bir halk diliyle ve hece ölçüsü ile
yazmıştır, içinde bulunduğu tarih ve toplum olaylarını şiirlerine yansıtmıştır.
Şehir yaşamından uzak kaldığı için Divan
edebiyatından etkilenmemiştir. Koşma, semai, destan, varsağı türünde
şiirler söyleyen Dadaloğlu türkülerinde daha başarılıdır.
Anlatım yönünden Karacaoğlan'ı ve Köroğlu'nu
anımsatır.
BAYBURTLU
ZİHNİ (1802 - 1859)
Medrese öğrenimi görmüş, divan katipliği yapmış,
birçok memurluklarda bulunmuştur.
Divan edebiyatından etkilenerek kaside,
gazel ve tahmisler yazmıştır. Şiirlerini topladığı bir Divan'ı ve
Sergüzeşt-name adlı bir mesnevisi vardır.
Asıl ününü heceyle yazdığı, Divan'ına bile almadığı,
yergi ve taşlama türündeki şiirleriyle kazanmıştır.
ÂŞIK
VEYSEL (1894 -1973)
20. yüzyıl halk şairidir. Şarkışla'da doğup büyümüş,
Cumhuriyetin onuncu yılında Ankara'ya gelerek şiirlerini okumuş, bundan sonra
ünü yayılmaya başlamıştır.
Çocukluğunda geçirdiği çiçek hastalığıyla gözünü
kaybeden şair; genellikle gezgin bir hayat sürmüş; kent kent dolaşarak aşktan,
doğadan, kardeşlikten, birlikten, barış içinde yasamaktan ve insanı insan yapan
erdemlerden bahseden şiirlerini saz eşliğinde söylemiştir. O, bütün toplumu
kucaklayan bir felsefenin şairidir ve bu nedenle halk tarafından çok
sevilmiştir.
Şiirlerinde insan, yurt, tabiat sevgisini dile
getirmiştir. Tasavvuf
felsefesinin kazandırdığı hoşgörü anlayışı, şiirinin temellerinden
biridir.
Şiirlerinde sade bir Türkçe görülür. Kimilerince
"Halk şiirinin son büyük ustası" olarak nitelenmiştir.
Şiirlerini "Deyişler", "Sazımdan
Sesler" adlı iki kitapta toplamıştır. Son olarak tüm şiirleri,Ümit Yaşar
Oğuzcan tarafından "Dostlar Beni Hatırlasın" adıyla
yayımlanmıştır.
Âşık Veysel, Ahmet Kutsi
Tecer tarafından kaşfedilmiş, edebiyatımıza kazandırılmıştır.
ÂŞIK
MAHZUNİ ŞERİF (1940 - 2002)
Cumhuriyet Döneminin önemli saz şairlerindendir.
1940'ta Maraş-Afşin'ln Berçenek köyünde doğdu.
Çocukluktan İtibaren halk şiirine ilgi duydu.
Alevi - Bektaşi şiir geleneğini sürdürmeye çalışan
Mahzuni, yalın bir Türkçeyle yaşadığı dönemin sorunlarını işledi. Birçok siyasî
kovuşturma geçirdi.
Deyişleri birçok yabancı ülkede de okundu; şiirleri
plağa ve kasete alındı.
Ayrıca bkz. Âşık Mahzunî Şerif
ÂŞIK
ŞEREF TAŞLIOVA (1938 - ....)
1938'de Kars'a bağlı Çıldır ilçesinin Gülyüzü köyünde
dünyaya geldi.
Yurt İçinde ve yurt dışında düzenlenen birçok
festival, program ve organizasyona katıldı. UNESCO'nun 1988'de hazırladığı
Dünya Sanat Dizisi'nde, Türkiye'deki âşıklık geleneğini temsil etme görevi
Şeref Taşlıova'ya verildi.
Şiirleri ve çeşitli konularda kaleme aldığı yazıları,
edebiyat tarihimizde önemli yere sahip dergilerle, çeşitli ansiklopedi ve
antolojilerde neşredildi.
Kültür Bakanlığı tarafından "Gönül Bahçesi"
isimli bir şiir kitabı 1990 yılında yayımlandı.
ÂŞIK
MURAT ÇOBANOĞLU (1940 - 2005)
Sanatçı, 1940'ta Kars'ın Arpaçay ilçesinin Koçköyü
beldesinde dünyaya geldi.
1966 yılından başlayarak sürekli olarak Konya Âşıklar
Bayramına katıldı. Artvin, Konya, Erzurum ve Mut'ta yapılan yarışmalarda
dereceler aldı. özellikle atışma dalında başarı gösterdi.
Saza egemenliği, ulusal duygularının güçlülüğü ve
kendine özgü sesiyle ilgi çekti.
Âşıklık geleneğinin bir parçası olan türkülü hikâyeler anlatma
konusunda da başarılı örnekler veren Çobanoğlu, kendi türkülerinin yanı sıra
usta malı türküleri de genç kuşaklara aktardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder