BATI ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI
TANZİMAT DÖNEMİ TÜRK
EDEBİYATI
Tanzimat Fermanı: Tanzimat kelimesi Arapça
Nizam ( düzen) kelimesinden gelmektedir. Düzenlemek için unutulmamalıdır ki bir şeylerin
yanlış gidiyor olması gerekir. Osmanlı Devleti 1699 Karlofça Antlaşmasından
beri uzun yıllardır savaşları ve neticesinde de topraklarını kaybetmektedir.
Buna dur diyecek Batı tarzı reformların devlet eliyle resmileştiğinin kanıtıdır
“Tanzimat Fermanı”
3 Kasım 1839 tarihinde Gülhane Parkında
halka açıktan okunarak ilan edilir.
Tanzimat Fermanı yayımlandıktan sonra,
son yıllarda eski niteliklerini yitiren medreselerin yanında Avrupa’daki eğitim
kurumları örnek alınarak birçok yeni okul açılır: Darü’l Fünun (Üniversite),
Encümen-i Dâniş (Bilimler Akademisi), Mekteb-i Mülkiye, Dârü’l Muallimât,
Galatasaray Sultanisi vb. ( Bu durum bir ikiliği meydana getirir. Tanzimat
yılları denilince akla ilk gelen kavramlardan birisi de “İkilik- Dualizm”
kavramıdır.” Eski ve Yeni tartışması uzun yıllar devam eder. Servet-i Fünun
Dönemine kadar baş başa giden bu tartışmanın galibi Servet-i Fünunla birlikte
YENİ olur.)
Öte yandan, Avrupa’nın çeşitli
başkentlerine gönderilen büyükelçiler aracılığıyla Batı edebiyatından çeşitli
türlerde çevirilerin yayınlanmasıyla Türk okuru Batı edebiyatıyla da tanışır.
1832’de açılan “Tercüme Odası”nda dil
öğrenen gençler yanında, değişik alanlarda öğrenim görmek üzere Avrupa’ya
gönderilen gençlerin Batı edebiyatına ilgi göstermeleri sonucu, Divan
edebiyatından farklı bir edebiyat anlayışı ortaya çıkmaya başlar.
1860’ta İbrahim Şinasi ile Âgâh Efendi’nin “Tercüman-ı Ahvâl” adlı ilk özel
gazeteyi çıkarmalarıyla Tanzimat Edebiyatı başlar. 1839’dan 1860’a
kadar geçen süre Tanzimat edebiyatının hazırlık dönemi olarak kabul edilir.
Tanzimat edebiyatı kendi içinde “birinci dönem” ve “ikinci dönem” olmak üzere
ikiye ayrılır.
I. Dönem Tanzimat
Edebiyatı (1860-1876)
Tanzimat’la birlikte
Osmanlı Devleti’ni içerisinde bulunduğu durumdan kurtarma ihtiyacı hasıl olur.
Bunun için de halkın bilinçlendirilmesi, bilgilendirilmesi gerekmektedir. Ama
halk cahildir. Çoğu okuma yazma bilmez. Edebiyat ise saray çevresinde
şekillenmiş olup halktan tamamen kopuk bambaşka meselesi olan bir olgu haline
gelmiştir. Bu nedenle, 1. Dönem Tanzimat Sanatçıları halkı bilinçlendirmek
maksadıyla sade bir Türkçeye yönelirler.
1) Tanzimat edebiyatının ilk dönem
sanatçıları Namık Kemal, İbrahim Şinasi, Ziya Paşa, Şemsettin Sami,
Ahmet Vefik Paşa, Ahmet Cevdet Paşa, Ahmet Mithat Efendi, Ali Suavi, Direktör
Ali Bey’dir.
2) Birinci dönem Tanzimatçılar, “Sanat
toplum içindir.” anlayışını benimsemişlerdir.
3) İlk dönem sanatçılarının kimi
klasizmin (Şinasi), kimi de romantizmin (N. Kemal) etkisinde kalmıştır.
4) Bu dönem sanatçıları “uygarlık,
hak, adalet, kanun, özgürlük, devletle yurttaşların karşılıklı hak ve ödevleri,
erdem, vatan sevgisi, gençlerin kendi başlarına evlenme kararı verememelerinin
yarattığı sorunlar, çok olumsuz şartlarda yaşamak zorunda olan kadınlar” gibi
konuları ele almıştır.
5) Halkı eğitmeyi amaçladıkları için
sade dilde ürün vermek istemişler; ancak bu konuda çok da başarılı
olamamışlardır. Bununla birlikte sahnelenmek amacıyla yazdıkları tiyatro
eserleriyle gazete türlerinde, diğer edebi türlere (şiir, roman vb) göre daha
sade bir dil kullanmışlardır.
6) Romantizmin etkisinde kalan yazarlar;
romanlarında rastlantılara çokça yer vermiş, kendilerini gizleme gereği
duymamış, olayın akışını durdurarak kimi zaman okuyucuya seslenmiş, olaylar
içinde gereksiz bilgiler vermiş, bazen olayın geçtiği yerleri olaylardan kopuk
şekilde tasvir etmişlerdir (betimlemişlerdir). Romantizmin de etkisiyle roman
kişilerini tek yönlü olarak tanıtan –iyiler her zaman iyi, kötüler her zaman
kötü- yazarlar, kötüleri cezalandırıp iyileri ödüllendirmişlerdir.
7)Divan şiiri anlayışına karşı
çıkmalarına rağmen, şiirin biçimiyle ilgili hiçbir değişiklik
gerçekleştirememişlerdir. Ölçü aruz ölçüsüdür. nazım birimi beyittir.
Divan edebiyatı nazım türlerini (gazel, kaside, mesnevî vb) de kullanmaya devam
etmişlerdir. Bununla birlikte bu dönemde şiirlere, işlenen konuya veya
temaya uygun başlıklar verilmeye başlanmıştır. Namık Kemal’in “Hürriyet
Kasidesi, Vatan Şarkısı, Vaveylâ” adlı şiirleri buna örnektir. Ayrıca
hece ölçüsüyle şiir yazma denemeleri de görülür. Yine bu dönemde
“özgürlük, hak, adalet, eşitlik vb” kavramların ilk kez şiirde tema olarak
işlenmesi, şiirde anlam bütünlüğüne önem verilmesi, Divan şiirine göre daha
sade bir dil kullanılması, sanatlı söyleyişlerin az da olsa terk edilmesi gibi
yenilikler, şiirin içeriğiyle ilgili önemli gelişmelerdir.
8)Bu dönemde roman türüne oranla daha
çok gelişen tiyatro türünde; komedilerde klasizmin, dramlarda romantizmin
izleri görülür. Çoklukla “vatan, aile, gelenek ve görenekler” gibi konular
işlenmiştir. Halka seslenildiği için, özellikle sahnelenmek amacıyla yazılan
tiyatro eserlerinin dili daha sadedir.
9) Gazetecilik, Tanzimat edebiyatının
ilk döneminde hızlı gelişen alanlardan biridir. Kullanılan dil daha sadedir.
Gazetelerde makale, fıkra, eleştiri gibi yazı türlerine yer verilmiştir.
II. Dönem Tanzimat
Edebiyatı (1876-1896)
1876’da İkinci
Meşrutiyet’in ilânıyla birlikte Tanzimat edebiyatının ikinci dönemi başlar. Bu
dönemde, ilk dönemden farklı bir edebiyat anlayışı gelişir.
1) Recaizâde Mahmut Ekrem,
Abdülhak Hâmit Tarhan, Samipaşazâde Sezaî, Nabizâde Nazım, Muallim Naci bu
dönemin önemli edebi şahsiyetleridir. “Sanat, sanat içindir.” anlayışını
benimsemişlerdir.
2) “Okunmak için yazılan tiyatro
eserlerinde” dil süslü bir nitelik gösterir. Bilhassa Abdülhak Hâmit Tarhan,
tiyatro eserlerini, “oynanmak için değil, okunmak için” yazdığını söylemiştir.
Manzum tiyatro da görülür.
3) Şiire, “Her şey şiirin konusu
olabilir.” ilkesini getirmişlerdir. Özellikle “varlık, yokluk, aşk,
doğa” gibi soyut ve somut konular işlenmiştir. Dil daha süslü bir nitelik
gösterir. “Göz için değil, kulak için kafiye” anlayışı benimsenir. Sanatlı
söyleyişe önem verilir. Batı edebiyatından alınan kimi nazım türleri de
kullanılır.
4) Bu dönemde gazetecilik geriler. Buna
karşılık dergicilik gelişir ve mizah dergileri çoğalır.
5) Bu dönem sanatçıları realizmden
etkilendikleri için gözleme önem vermişlerdir. Bu nedenle olağanüstü olaylar ve
kişiler yerine; roman ve hikâyelerde anlatılan her şeyin gerçek ya da gerçeğe
uygun olmasına dikkat edilmiştir. Roman ve özellikle küçük hikâye türü
gelişmiştir.
6) Bu dönemde genellikle ağır bir dil
kullanılmıştır.
TÜRK EDEBİYATINDA
İLKLER
Tanzimat edebiyatı,
çok sayıda edebi türde ilk ürünlerin de verildiği bir dönemdir. Osmanlı
İmparatorluğu’nun son döneminde yayınlanan ilk edebi ürünler şunlardır:
Gazete:
1-İlk resmi gazete: Takvim-i Vakâyi
(1831)
2-İlk yarı resmi gazete: Ceride-i
Havadis (1840)
3-İlk özel gazete: Tercüman-ı Ahvâl
(1860, Şinasi ve Âgâh Efendi)
4-Yurt dışında çıkarılan ilk Türk
gazetesi: Hürriyet (1868, Namık Kemal ve Ziya Paşa)
Dergi:
1- İlk dergi: Mecmua-yı Fünun (Münif
Paşa)
2- İlk edebi dergi: Servet-i Fünun
(1891-1944, Tevfik Fikret ve H. Cahit Yalçın)
Roman:
1-İlk çeviri roman: Telemaque – (Yazarı:
Fenelon) (Çeviren: Yusuf Kâmil Paşa)
2-İlk yerli roman: Taaşşuk-ı Talât ve
Fitnat (1872, Şemsettin Sami)
3-İlk edebi roman: İntibah (1876, Namık
Kemal, romantizmin etkisinde)
4-Batı teknikli ilk roman: Aşk-ı Memnu
(Halit Ziya) (Servet-i Fünûn Edebiyatına ait)
5-İlk köy romanı: Karabibik (Nabizâde
Nazım)
6-İlk psikolojik roman: Eylül (Mehmet
Rauf) (Servet-i Fünûn Edebiyatına ait)
7-İlk tarihsel roman: Cezmi (Namık
Kemal)
8-İlk natüralist roman: Zehra (Nabizâde
Nazım)
9-İlk realist roman: Araba Sevdası
(1896, Recaizâde Mahmut Ekrem)
Tiyatro:
1-Batılı tarzda ilk yerli tiyatro eseri:
Şair Evlenmesi (Şinasi)
2-Sahnelenen ilk tiyatro eseri: Vatan
yahut Silistre (Namık Kemal)
Hikâye:
1-İlk hikâye: Letâif-i Rivayat (Ahmet
Mithat)
2-İlk edebi hikâye: Küçük Şeyler
(Samipaşazâde Sezai)
Diğer İlkler:
1-İlk makale: Mukaddime (Tercüman-ı
Ahvâl Mukaddimesi) (1860, Şinasi)
2-İlk şiir çevirisi: Tercüme-i Manzume
(1859, Şinasi)
3-Noktalama işaretlerinin ilk kullanımı:
Şinasi (Şair Evlenmesi)
4-İlk gezi yazısı: Avrupa’da Bir Cevelan
(Ahmet Mithat)
5-İlk eleştiri yazısı: Şiir ve İnşa
(Ziya Paşa)
6-İlk eleştiri eseri: Tahrib-i Harabat
(Namık Kemal)
7-İlk hatıra: Magosa Hatıraları (Namık
Kemal)
8-İlk atasözü derlemesi: Durûb-ı Emsâl-i
Osmaniye –Osmanlı Atasözleri- (Şinasi)
9-İlk edebiyat tarihi: Tarih-i
Edebiyat-ı Osmaniye (1889, Abdülhalim Memduh)
TANZİMAT EDEBİYATI
BİRİNCİ DÖNEM SANATÇILARI
Tanzimat Edebiyatının
birinci dönem sanatçıları; Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi,
Ahmet Vefik Paşa, Ahmet Cevdet Paşa, Şemsettin Sami, Direktör Ali Bey, Ali
Suavi’dir.
ŞİNASİ (1826-1871)
(İLKLERİN ADAMI)
Şinasi, Batı
etkisindeki Türk edebiyatının öncüsü sayılmıştır. Edebiyatımızda modernleşme
onunla başlar. Şinasi “ilkler adamı”dır. İlk yerli tiyatro, ilk makale onundur.
İlk özel gazeteyi (Agâh Efendi ile birlikte) o çıkarmıştır. Noktalama
işaretlerini ilk defa o kullanmıştır. İlk atasözleri derlemesini, Fransızcadan
ilk şiir çevirisini o yapmıştır.
Şinasi
klasizm akımından etkilenmiştir. Şiirlerinde ve nesirlerinde düşünceyi
ve anlaşılmayı ön planda tutmuş, dilde sadeleşme çabalarını başlatmıştır. Fakat
asıl ününü gazetecilik alanındaki çalışmalarına borçludur. Düşünceleriyle
Namık Kemal’i etkilemiştir.“Sanat toplum içindir” anlayışına bağlıdır.
ESERLERİ: Şair
Evlenmesi (tiyatro), Müntehabât-ı Eş’ar (şiir), Durûb-ı Emsal-i Osmaniye
(atasözleri derlemesi), Tercüme-i Manzume (şiir çevirisi), Tercüman-ı
Ahvâl Mukaddimesi (makale), Kamûs-ı Osmanî (sözlük-tamamlayamamıştır).
ZİYA PAŞA (1829-1880)
Ziya Paşa da diğer
Tanzimat sanatçıları gibi doğu (Divan Edebiyatı) kültürüyle yetişmiştir. “Yeni”
ile “eski” arasında git-gel yaşamıştır. “Şiir ve İnşa” adlı makalesinde
halk edebiyatını ve halk şiirini övmüştür. Fakat daha sonra yazdığı “Harabat”
adlı divan şiiri antolojisinin ön sözünde bu defa divan edebiyatını
yüceltmiştir. (Bu antolojinin yayımlanmasından sonra Namık Kemal; önce
“Tahrib-i Harabat” ve daha sonra “Takip” adlı eserleriyle Ziya Paşa’nın tavrını
eleştirmiştir.)
Ziya Paşa, şiirlerini
divan edebiyatı nazım şekilleriyle ve genellikle de aruz ölçüsüyle yazmıştır.
(Heceyle yazdığı şiirleri de vardır.) Onun bilhassa Bağdatlı Ruhî’ye
nazire olarak yazdığı “Terkib-i Bend” adlı uzun şiiri ünlü ve önemlidir. Gerek
sosyal gerekse metafizik konularda yazdığı şiirlerindeki ahlâkçı ve filozofça
tutumuyla Ziya Paşa, divan şiirindeki “hakimane (hikemî-hikmetli) şiirin” son
temsilcisi ve halk filozofu unvanını kazanmıştır. Onun bu tarz şiirlerinde
geçen birçok beyit veya dizesi zamanla vecize (özdeyiş) haline gelmiştir.
(Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz / Kişinin görünür rütbe-i aklı eserinde)
Ziya paşa şiirleriyle
toplumdaki olumsuzlukları eleştirmiş ve felsefî konuları ele almıştır. Bu tür
şiirlerinde “hak, hürriyet, adalet, ahlâk, medeniyet” gibi kavramları
işlemiştir. Dönemin yöneticilerine (bilhassa dönemin sadrazamı Ali Paşa’ya)
yönelik hicivler (Zafername) yazmıştır. Sanatı toplum yararına kullanmaya
çalışmıştır. Romantizm akımından etkilenen Ziya Paşa, Batıdan
çeviriler de yapmıştır. Yurt dışında ilk Türkçe gazeteyi de (Namık Kemal’le
birlikte Londra’da “Hürriyet” adıyla) o çıkarmıştır.
ESERLERİ: Eş’ar-ı Ziya (şiir), Harabat (antoloji), Zafername (nazım-nesir
karışık hiciv),Defter-i Âmâl (hatıra), Şiir ve
İnşa (makale), Veraset Mektupları (mektup), Endülüs Tarihi, Engizisyon
Tarihi, Emil, Tartüf… (çeviri).
NAMIK KEMAL
(1840-1888)
Türk edebiyatında “vatan şairi” olarak tanınır. Divan
edebiyatı anlayışıyla şiirler yazmaktayken Şinasi ile tanışmış ve kendisinden
etkilenmiş, Batı edebiyatına yönelmiştir.“Toplum için sanat” anlayışıyla eser
veren şair; “şiir, roman, eleştiri, tarih, makale, biyografi” gibi farklı
türlerde yazmıştır. Hikâye türünde ise yazmamıştır. Eserlerinde
vatan, hürriyet, eşitlik, doğruluk, adalet gibi konuları işlemiştir. Tasvir-i
Efkâr gazetesini Şinasi’den devralmıştır. Bu gazetede yayımlanan “Lisan-ı
Osmanînin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazatı Şâmildir” adlı makalesi, Millî
Edebiyat hareketinin dil anlayışını belirleyecek seviyede bir içeriğe sahiptir.
Namık Kemal, Tanzimat
edebiyatının gür sesli ve mücadeleci şairidir. Samimi, coşkulu ve dürüsttür. Tanzimatın diğer
birinci dönem sanatçıları gibi, dilde sadeleşmeyi savunsa da bilhassa
şiirlerinde epeyce ağır denebilecek bir dil kullanmıştır. Tiyatro ve
romanlarında ise daha sade bir dil görülür.
Namık Kemal, romantizm
akımının etkisindedir. Edebiyatımızdaki ilk edebî roman (İntibah), ilk tarihî roman (Cezmi),
sahnelenen ilk tiyatro (Vatan yahut Silistre), ilk eleştiri kitabı (Tahrib-i
Harabat) onundur. Magosa’da yazdığı mektuplar Batılı anlamda hatıra türünün ilk
örnekleri sayılmaktadır. Yurt dışında ilk Türkçe gazeteyi (Ziya Paşa ile
birlikte Londra’da “Hürriyet” adıyla) o çıkarmıştır. “Vatan Makalesi”
adlı yazısı önemlidir. Şiirlerinde hem konu hem de şekil bakımından yenilikler
görülür. Heceyi kullanmışsa da genelde aruzla yazmıştır.Tiyatro
türünü önemsemiş, tiyatronun “eğlencelerin en faydalısı” olduğunu söylemiştir.Tiyatroyla
ilgili düşüncelerini Celaleddin Harzemşah adlı piyesinin ön sözünde
açıklamıştır.
Namık Kemal; “Zavallı
Çocuk”ta, genç bir kızın, yaşlı ve zengin biriyle görücü usulüyle evlendirilmek
istenmesini; “Akif Bey”de, vatan sevgisinin kişisel mutluluktan önce geldiğini;
“Gülnihal”de, baskıya karşı duyduğu tepkiyi; “Cezmi”de, Kırım Hanı Adil
Giray’ın hayatını; “Celâlettin Harzemşah”ta İslâm birliği düşüncesini anlatır.
ESERLERİ Roman: İntibah, Cezmi Tiyatro: Vatan
yahut Silistre, Celaleddin Harzemşah, Zavallı Çocuk, Kara Belâ,
Gülnihal, Akif Bey. Tenkit (Eleştiri): Tahrib-i Harabat,Takip,
İrfan Paşaya Mektup, Renan Müdafaanamesi. Hatıra (Anı): Magosa
MektuplarıBiyografi: Evrak-ı Perişan (Fatih, Yavuz ve
Selâhaddin Eyyubî’yi anlatır). Tarih: Osmanlı Tarihi, Büyük
İslâm Tarihi, Kanije, Silistre Muhasarası, Devr-i İstila.
AHMET MİTHAT EFENDİ
(1844-1912)
“Yazı makinesi” olarak
da tanınan Ahmet Mithat Efendi, döneminin en çok eser veren yazarıdır. İki yüze yakın
eser yazmıştır. Eserlerini “halk için roman” anlayışıyla kaleme
almıştır.Romantizm akımının etkisindedir. Romanlarında okuyucuya bilgi
vermek amacıyla yer yer olay akışını kesmiştir. Eserleri teknik ve üslûp
bakımından zayıftır. Zaten kendisi de, “Sanat değeri yüksek eserler okumak
isteyenler Recaizade’yi okusun” demiştir. O, “milletin öğretmeni”
olmayı ve halka kitap okutmayı amaçlamıştır. Hayatını kalemiyle
kazanan ilk yazarımızdır. Evini matbaa hâline getirmiş, kendi eserlerini
kendisi basmıştır. Tercüman-ı Hakikat gazetesini çıkarmıştır. Dili
büyük ölçüde sadedir. Felâtun Bey ile Rakım Efendi romanında yanlış
Batılılaşmayı eleştirmiştir. Romanlarında ahlâk ve sosyal adalet
kavramlarına önem vermiştir. Servet-i Fünuncuları eleştirmek amacıyla yazdığı
“Dekadanlar” başlıklı yazısı, onunla Hüseyin Cahit Yalçın arasında büyük bir
tartışma başlatmıştır.
Ahmet Mithat; tarih,
coğrafya, biyoloji, astronomi, fizik, iktisat, felsefe ve din konularında
halkın bilgi ihtiyacını karşılamaya çalışmıştır. Hiç şiir yazmamıştır.
ESERLERİ: Letaif-i Rivayat,
Kıssadan Hisse (hikâye-yirmi beş cilt), Felâtun Bey ile Rakım Efendi, Henüz
On Yedi Yaşında, Hasan Mellah, Hüseyin Fellah, Dünyaya İkinci Geliş, Jön
Türk, Paris’te Bir Türk, Yeniçeriler, Süleyman Musli, Esrar-ı Cinayât, Dürdane
Hanım…(roman), Avrupa’da Bir Cevelan (gezi yazısı), Eyvah,
Çengi, Çerkez Özdenler (tiyatro), Beşir Fuat (biyografi).
AHMET VEFİK PAŞA
(1823-1891)
Ahmet Vefik Paşa,
dilde ve edebiyatta Türkçülük-milliyetçilik akımının en önemli temsilcilerindendir.
Tiyatro tarihimizde önemli bir yeri vardır. Moliere’den çok sayıda tiyatro
eserini çevirmiş veya uyarlamıştır. Bursa valiliği yıllarında burada
yaptırdığı tiyatro binasında, çevirdiği veya uyarladığı eserleri oynattırmış,
halkı tiyatroya gitmeye teşvik etmiştir. Bu bakımdan Türk tiyatrosunun kurucusu
sayılmaktadır. Anadolu Türkçesindeki kelimeleri toplayarak “Lehçe-i
Osmanî” adlı Anadolu Türkçesinin ilk sözlüğünü hazırlamıştır. Klasizm
akımından etkilenmiştir. ESERLERİ: Zor Nikâh, Zoraki
Tabip, Kadınlar Mektebi, Kocalar Mektebi, Savruk, Yorgaki Dandini,
Azarya, Meraki, Tabib-i Aşk…(tiyatro-çeviri ve uyarlama),Lehçe-i Osmanî (sözlük),
Şecere-i Türkî (tarih- Türklerin Soykütüğü-Ebulgazi Bahadır Han’dan)
AHMET CEVDET PAŞA
(1822-1895)
Ahmet Cevdet Paşa,
İstanbul’a gelerek burada iyi bir medrese eğitimi almış ve kendini çok iyi bir
şekilde yetiştirmiş önemli bir tarih yazarımızdır. Peygamber kıssalarını
(hikâyelerini) Kısas-ı Enbiya adlı eserinde toplamıştır. Fakat asıl
önemli eseri “Tarih-i Cevdet”tir. Tarafsızlığa büyük önem vermiş,
dilde sadeleşme çabalarını desteklemiştir.
ESERLERİ: Tarih-i Cevdet,
Kısas-ı Enbiya, Belâgat-i Osmaniye, Kavaid-i Osmaniye.
ŞEMSETTİN SAMİ
(1850-1904)
Şemsettin Sami, dil,
sözlük ve ansiklopedi alanlarında yaptığı çalışmalarla tanınan bir
yazarımızdır. Türk dilinin gelişmesi, sadeleşmesi, dil bilgisi kurallarının
derlenip toplanması ve Türkçenin kapsamlı bir sözlüğe kavuşması için
çalışmıştır. Sözlük ve ansiklopedi dışında roman, piyes ve makale türlerinde de
eser vermiş, çeviriler yapmıştır. Edebiyatımızdaki ilk yerli roman (Taaşşuk-ı
Talât ve Fitnat) onundur. Göktürk Yazıtlarını günümüz Türkçesine çevirerek
edebiyatımıza büyük bir katkıda bulunmuştur. Kamus-ı Türkî, ilk
kapsamlı ilmî sözlüğümüzdür.
ESERLERİ: Taaşşuk-ı Talât ve
Fitnat (roman), Kamus-ı Türkî, Kamus-ı Âlâm, Kamus-ı Fransevî,
Kamus-ı Arabî (sözlük), Sefiller, Robinson (çeviri), Seydi Yahya, Gave, Besa
yahut Ahde Vefa (tiyatro).
ALİ SUAVÎ (1839-1878)
Muhbir gazetesindeki
yazılarında sade bir dil kullanarak Tanzimat dönemindeki dilde Türkçülük
hareketine öncülük etmiştir. Milliyetçilik düşüncesinin kökleşmesine
çalışmıştır.“Hive Hanlığı” adlı eserinde milliyetçi yönü öne çıkar.
“Kamusü’l-Ulûm ve’l-Maarif” (Bilim ve Kültür Sözlüğü) adlı bir ansiklopedisi
vardır.
DİREKTÖR ALİ BEY
(1844-1899)
Direktör Ali Bey,
tiyatro alanındaki çalışmaları ve bilhassa “Ayyar Hamza” adlı
uyarlamasıyla tanınır. Diğer önemli eserleri; Kokona Yatıyor (tiyatro) ve Seyahat
Jurnali’dir. (günlük-Batılı anlamda ilk günlük sayılmaktadır)
TANZİMAT EDEBİYATI
İKİNCİ DÖNEM SANATÇILARI
Tanzimat Edebiyatının
İkinci Dönem Sanatçıları; Abdülhak Hâmit Tarhan, Recaizade Mahmut
Ekrem, Samipaşazade Sezai, Nabizade Nazım ve Muallim Naci’dir.
ABDÜLHAK HÂMİT TARHAN
(1852-1937)
Abdülhak Hâmit Tarhan,
“sanat için sanat” anlayışına bağlıdır. Süslü ve sanatlı bir dili vardır. Romantizmin
etkisindedir. “Şair-i Azam” (Büyük Şair) olarak tanınır. Şiirlerinde
tezatlara yer vermiş, şaşırtmacadan yararlanmıştır. Aruzun yanında heceyi de
kullanmıştır. İlk pastoral şiirimiz olan “Sahra”yı o
yazmıştır. Edebiyatımızdaki ilk kafiyesiz şiir örneği olan “Validem”de
onundur. Şiirlerinde “aşk, doğa, vatan sevgisi” gibi konuların yanı sıra
“ölüm” konusunu da yoğun biçimde işlemiş, felsefî şiirler yazmıştır. Tanzimat
Edebiyatının birinci döneminde başlayan; şiirin içeriğine yönelik yeniliklere,
şiirin şeklinde yapılan yenilikleri de eklemiştir.Şiirlerinde zengin bir
lirizm vardır.
Abdülhak Hâmit Tarhan,
şiirlerinin yanı sıra tiyatro türünde de eser vermiştir. Fakat tiyatroları
sahne tekniğine uygun değildir. Zaten kendisi de bunları, “oynanmak
için değil okunmak için” yazdığını söylemiştir. Tiyatro eserlerinden
bazıları düzyazı biçiminde, bazıları ise aruz veya heceyle manzum olarak
yazılmıştır. Hece ölçüsüyle kaleme alınan ilk manzum tiyatro örneği
olan “Nesteren”i o yazmıştır. Tiyatrolarında tarihî konuların yanı
sıra metafizik konuları da işlemiştir.
ESERLERİ Şiir: Makber, Sahra, Ölü, Bunlar Odur,
Divaneliklerim yahut Belde, Bâlâdan Bir Ses…
Tiyatro: Eşber, İçli Kız,
Fitnen, Nesteren, Duhter-i Hindu, Tezer, Macera-yı Aşk, Sabr-ü Sebat,
İlhan…
RECAİZADE MAHMUT EKREM
(1847-1914)
Tanzimat Edebiyatının
ikinci döneminin öncü üyesidir. “Üstat Ekrem” diye anılmıştır. Şiir,
hikâye, roman, tiyatro, eleştiri türlerinde eser vermiştir. “Her güzel
şey şiirin konusu olabilir.” diyerek Türk şiirinin konusunu genişletmiştir. “Sanat
için sanat” anlayışına bağlıdır.Şiirlerinde romantizmin, romanlarında
realizmin etkisindedir. Edebiyatımızdaki ilk realist roman kabul
edilen “Araba Sevdası”nda “Bihruz Bey” karakterinden hareketle yanlış
Batılılaşmayı eleştirmiştir. Muallim Naci ile “eski-yeni” tartışmasına girmiş;
yeni edebiyatı ve “kulak için kafiye” anlayışını savunmuştur. Bu
tartışmalar sırasında etrafında toplanan genç şair ve yazarlar üzerinde etkili
olan Ekrem, bir bakıma Servet-i Fünûn edebiyatının hazırlayıcısı olmuştur.“Talim-i
Edebiyat” adlı, edebiyat bilgilerini içeren bir ders kitabı yazmıştır.
ESERLERİ Şiir: Zemzeme (üç cilt), Nijad
Ekrem (ölen oğlu için yazmıştır), Yadigâr-ı Şebab, Name-i Seher,
Pejmürde. Tiyatro: Çok Bilen Çok Yanılır, Afife Anjelik, Atala,
Vuslat yahut Süreksiz Sevinç
Roman: Araba Sevdası Hikâye: Muhsin Bey, Şemsa. Eleştiri: Takdir-i
Elhan (Muallim Naci ile tartışmaları)
SAMİ PAŞAZADE SEZAİ
(1860-1936)
Sami Paşazade Sezai,
Tanzimat Edebiyatının roman ve hikâye yazarıdır. Yenileşme edebiyatımıza emeği
geçenlerden Sami Paşa’nın oğludur. “Sergüzeşt” (maceralar,
baştan geçenler) adlı ünlü romanında; Kafkasya’dan kaçırılıp İstanbul’a
getirilen ve sonra da kaderi kendisini Mısır’a sürükleyen Dilber adlı bir kızın
acıklı hayat hikâyesi anlatılır. Bu roman edebiyatımızda, romantizmden realizme
geçişin de örneğidir.
Sami Paşazade Sezai,
Batılı anlamda ilk hikâye kitabı kabul edilen “Küçük Şeyler”in de
yazarıdır. “Hiç, Düğün, Kediler, Pandomima, Bu Büyük Adam Kimdir?” gibi tanınmış
hikâyeleri bu kitaptadır. Hikâyelerindeki teknik, romanındaki teknikten daha güçlüdür.
Küçük, önemsiz, şaşırtıcı konuları; olmuş, olması mümkün olayları, ruh
çözümlemeleriyle, tabiî ve günlük konuşma diliyle işlemiştir.
ESERLERİ Roman: Sergüzeşt. Hikâye: Küçük
Şeyler. Tiyatro: Şîr (Arslan). Gezi notları,
sohbet, hatıra karışımı: Rumûzü’l Edeb.
NABİZADE NAZIM
(1862-1893)
Nabizade Nazım, “köy
romanı”nı, realist-natüralist bir anlayışla edebiyatımıza ilk getiren yazardır.
Edebiyatımızdaki “ilk köy romanı” olan “Karabibik” onundur.
Yine edebiyatımızdaki “ilk natüralist roman” kabul edilen “Zehra”yı
da o yazmıştır. ESERLERİ Roman: Karabibik, Zehra.
MUALLİM NACİ
(1850-1893)
Muallim Naci,
şiirimizin özünü neoklasizme (yeni klasizm) götürmek gayesindedir. Klasik
şiirleri kadar, modern şiirleri de zamanımızda geniş ilgi uyandırmıştır. 19. yüzyılın
ikinci yarısındaki şairlerimizin en büyüklerinden sayılır. Edebiyatımızdaki
aşırı değişme dönemi içinde tutumu iyi anlaşılmamış; yeni sanata düşman, eskiye
sıkı sıkıya bağlı bir şair olarak düşünülmüştür. Bununla birlikte, Divan
edebiyatına Batılı bir görüşle, ilk bilinçli dönüşü o yapar. İlk şiirlerinde
Nedim’in şuh edasıyla Nabi’nin hikmetli tarzı kaynaşır. Yeni bir söyleyiş
kazanan sonraki şiirlerinde ise, çağdaşları A. Hâmit ile Recaizade Ekrem gibi,
şiirin konusunu genişletmeye çalışır. Tabiat tasvirlerine önem verir. Aruzu
kusursuz olarak Türkçeye uygular. Kuralsız nazım şekilleri bile kullanır. Çocukluk
hatıralarını anlattığı “Ömer’in Çocukluğu”nda, dilimizin nesir
alanındaki en güzel örneklerinden birini verir. Edebiyatımızdaki “ilk köy
şiiri” de (Köylü Kızların Şarkısı) onundur.
Muallim Naci,
Recaizade Mahmut Ekrem ile girdiği, “kafiye göz için mi yoksa kulak için mi
olmalıdır” tartışmasıyla da ünlüdür. R. M. Ekrem’in “Zemzeme”sine karşılık
“Demdeme”yi yazmıştır.
ESERLERİ Şiir: Ateşpare, Şerare,
Füruzan. Hatıra: Ömer’in Çocukluğu Eleştiri:Demdeme, Muallim. Sözlük: Istılahat-ı
Edebiye, Lûgat-ı Naci.
Kaynakça:
Tanpınar, Ahmet Hamdi
19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi
Akyüz, Kenan, Modern
Türk Edebiyatının Ana Çizgileri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder