YENİLEŞME
DÖNEMİ
Osmanlı Devleti'ndeki yenileşme hareketleri 17. yüzyılın sonundaki Karlofça Antlaşması (1699) ile başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu, 17. yüzyıla dek dünyanın büyük devletlerinden biriydi. Ancak bu yüzyılın sonlarında ülke küçülmeye başladı. Karlofça antlaşmasıyla başlayan toprak kaybı, devlet adamlarını derin derin düşünmeye yöneltti. Toprak kayıplarının nedeni ordunun savaş alanlarında yenilmesiydi. Bu tespit, olgunun bir yüzünü, askerî yönünü dışa vuruyordu. Oysa sadece askeri örgütler değil devletin çeşitli kurumlan çağın ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaklaşmıştı. Ancak bunu görmek isteyenlerin sayısı son derece azdı. O nedenle Osmanlı İmparatorluğundaki çağdaşlaşma hareketi askerî alanda başlatıldı. Amaç imparatorluğu eski gücüne kavuşturmaktı.
Tanzimat devrine gelinceye kadar ülkede bazı yenilik
hareketlerine girişildi. Ancak bunlar planlı programlı çalışmalar olmadığı
için, sadece yeniliği başlatan devlet adamının yaşamıyla özdeşleşti. Yenilikçi
kişinin ölümü ile yenilikler de ortada kaldı.
Paris ve Londra elçiliklerinde bulunmuş olan Hariciye
Nazırı Mustafa Reşit Paşa, Osmanlı İmparatorluğu'nda Tanzimat Dönemi olarak
tarihe geçecek bir olayı başlatmıştır.
3 Kasım 1839'da Gülhane Hatt-ı Hümayunu adı verilen bir
belgeyi devlet ileri gelenlerinin, yabancı elçilerin, halkın önünde okumuştur. "Tanzimat ", düzenlemeler demektir. Her alanda
düzenlemeler yapılacağının duyurulduğu bu fermana Tanzimat Fermanı; bu fermanın
ilanıyla başlayan döneme de Tanzimat Dönemi denir.
Fermanın en dikkat çekici yanı, Osmanlı Devleti'nin, Batılı
devletlerin anayasalarında yer alan insanın temel hak ve özgürlüklerinin korunması
ilkesini kabul etmesi ve bunu resmî bir törenle duyurmasıdır. Böylece
imparatorlukta hukuk devletine doğru bir yöneliş de başlamıştır.
Tanzimatla gelen yenilik ve düzenlemeler, hemen hemen
yaşamın her alanını kapsamıştır. Tanzimat Fermanı'nda, Batılı anlamda bir
düzene duyulan gereksinim açıkça belirtilmişti.
Önce yönetim merkezi olarak Babıâli güçlendirildi. II.
Mahmut zamanında kurulmuş olan Meclis-i Ahkâm-ı Adliye yeniden düzenlendi. Yeni
meclislerin kurulması kararlaştırıldı. Ceza ve ticaretle ilgili yasalar çıktı
(1840'ta Ceza Kanunnamesi, 1850'de Ticaret Kanunnamesi).
Osmanlı yurttaşı olan herkesin yasa önünde eşit olduğu
vurgulanıyordu. Ayrıca üyeleri arasına yabancıların da katıldığı karma ticaret
mahkemeleri kuruldu. 1864'te Vilayet Nizamnamesi çıkarıldı. Ülke vilayetlere,
vilayetler sancaklara, sancaklar kazalara, kazalar da karyelere (köylere)
ayrıldı. Vilayetlerin başına valiler, sancakların basma mutasarrıflar,
kazaların başına da kaymakamlar getirildi. Ayrıca kazalarda, sancaklarda ve
vilayetlerde birer idare meclisi kuruldu.
Ekonomik
Alanda Yapılan Yenilikler
Osmanlı yöneticileri devletin düzlüğe çıkabilmesi için
ekonomik kaynakların verimli hâle getirilmesini istiyorlardı. Bu nedenle de
vergi düzenini çağdaşlaştırmaya karar verdiler. Çünkü hem yeterince vergi
toplanamıyor, hem de vergi toplayıcıların baskısı yüzenden devletle halk karşı
karşıya geliyordu. Bunu önleyebilmek için merkezden sancaklara
"muhasıl" adıyla birer memur atandı. Bu memurun başkanlığında
Muhasıllık Meclisi adı verilen bir meclis kuruldu. Fakat beklenen vergi
toplanamadı. Vergi sistemi büyük ölçüde değiştirildi.
1841'de ilk kâğıt para çıkarıldı. Hazine bonosu biçimindeki
bu paranın adı "kaime" idi. Fakat beklenen sonuç alınamayınca,
1844'te kaldırıldı. Bankalar kurulmaya başlandı. İlk kurulan banka olan
İstanbul Bankası çok geçmeden kapandı. Menafi Sandığı adıyla kurulan kurum ise
Ziraat Bankasına dönüştürüldü. Ülke ekonomisinin kötüye gitmesi üzerine İngiliz
ve Fransız firmalarından borç para alındı. Böylece ilk borç para Tanzimat
döneminde alındı. Fakat faizleriyle birlikte büyük bir sorun olan bu borç,
sonunda devleti iflasa sürükledi ve 1881'de Düyun-ı Umumiye'nin kurulmasına yol
açtı.
Askerî
Alanda Yapılan Yenilikler
Ordu, başlarında müşirlerin bulunduğu beş ordu biçiminde
düzenlendi. Adı Asakir-i Nizamiyei Şahane'ye çevrildi. Askerlik süresi beş yıl
olarak belirlendi. Askere alma işi kuraya bağlandı.
Toplumsal
Alanda Yapılan Yenilikler
Toplumsal alanda ilk dikkati çeken, yenilikler haberleşme
ve ulaşımdaki gelişmelerdir. Bu dönemde yeni posta istasyonları kurulmuş,
postanın sağlıklı yürümesi için yeni yollar yapılmış, telgraf idaresi kurulmuş,
deniz ulaşımında gelişmeler olmuştur. Demiryolları da ilk kez bu dönemde
yapılmaya başlamıştır. Kentlerde belediyeler kurulmuştur.
Kültürel
Alanda Yapılan Yenilikler
Kültürel yenilikler edebiyat, eğitim ve
gazetecilik olmak üzere üç alana yayılmıştır.
Eğitim
1846'da Meclis-i Maarif-i Umumiye kuruldu. Bu kurum daha
sonra nazırlığa dönüştürüldü (1846). Bu, Türkiye'de ilk eğitim bakanlığı
demektir. Rüştiyelerin sayısı artırıldı. Daha önemlisi ilk kız rüştiyesi
İstanbul'da kuruldu (1858). Rüştiyenin üzerinde öğretim yapan idadilerin ilki
ise 1873'te kuruldu. Öte yandan Robert Koleji, Galatasaray Sultanîsi ve
Darüşşafaka adlarında üç özel okul açıldı. Tanzimat döneminde eğitim konusunda
görülen önemli atılımlardım biri de öğretmen yetiştirmek için okullar
açılmasıdır.
Darülmuallimîn-i Sıbyan, sıbyan adı verilen okullara,
Darülmuallimîn-i İdadîlere öğretmen yetiştirmek için kurulan okullardır (1868).
Darülmuallimat kız çocuklara bayan öğretmen yetiştirmek için açıldı (1870).
Mesleğe yönelik eğitimde de ilerleme kaydedildi. 1859'da,
sonradan Siyasal Bilgiler Fakültesine dönüşecek olan Mekteb-i Mülkiye kuruldu.
1875"te askerî rüştiyeler öğretime başladı. Daha sonra başka meslek
okullarının açılması sürdü.
1846'daki ilk denemeden sonra 1870'te Darülfünun
(üniversite) kurulmuştur. Ancak kimi medresecilerin iftiraları üzerine ertesi
yıl kapatılır. 1876'da yeniden aynı adla açılır. 1851'de üniversitede okunacak
kitapların hazırlanması için kurulun Encümen-i Daniş ise bilim akademisi
niteliğinde önemli bir kurumdur. Ayrıca bu dönemde azınlık ve yabancı okulları
da eğitim dünyasında yerini almıştır.
Gazetecilik
Türkiye'de yayımlanan ilk Türkçe gazetenin 1831'de çıkan
resmî gazete Takvim i Vekayi'dir. Tanzimat döneminde çıkan ilk gazete ise
alım-satım, kira ilanları, yangınlar, hırsızlık olayları gibi haberlerin yer
aldığı yarı resmî Ceride-i Havadis’tir (1840). Bu resmî, yan resmî gazetelerde
zaman zaman yabancı dilde yayımlanan gazetelerden yapılan çeviriler yayımlanır;
böylece batıdan haberler, bilgiler verilirdi. Ceride-i Havadis'i bir meslek
gazetesi olan Vekayi-i Tıbbiye izledi.
Türkçe özel gazeteler 1860'tan sonra çıkmaya başlamıştır.
İlki, Agâh Efendi ile Şinasi'nin çıkardıkları Tercüman-ı Ahvâl'dir (1860).
Tanzimat
Fermanı’nın İlan Edilmesindeki Etkenler
II. Mahmut'un 1826-1839 yılları arasında gerçekleştirdiği
ıslahatlar, 3. Selim zamanından beri yapılan ıslahatların devamı olup, Tanzimat
ıslahatlarının öncüsüdür. Bu noktada, Tanzimat kavramının 1839'dan önce
kullanıldığı ve II. Mahmut döneminde ilan edilmesinin planlandığını
görmekteyiz. Mustafa Reşit Paşa, Osmanlı Devleti'nde bir reform yapmayı
kafasına koymuştu. Bu projeye "Tanzimat-ı Hayriye" adını vermiş ve bu
reform paketini hazırlayıp bir hatt-ı hümayunla ilan edilmesi hususunda II.
Mahmut'u ikna etmişti. Bu amaçlarla 24 Mart 1838 yılında “Meclis-i Vala'yi
Ahkâm-ı Adliye” kuruldu. Meclisin görevi Tanzimat-ı Hayriye'nin nasıl
hazırlanacağını müzakere etmek idi. Meclis 31 Mart 1838'de ilk toplantısını
yaptı. Meclis-i Vala-yı Ahkâm-ı Adliye'nin kurulması ile başlayan Tanzimat-ı
Hayriye'nin Gülhane Hattı'nda belirtilen esasların büyük bir kısmını içerdiği
görülmektedir. Nitekim II. Mahmut, Meclis-i Vala'yı kurdurarak, yeni
düzenlemeler yapma yetkisini bu Meclise devretmiş, iktidarının bir kısmından
feragat etmiştir. Reşit Paşa'nın Hariciye Nazırı sıfatı ile talebi, bu meclisin
yetki alanına girmektedir. Padişah acil görünenleri uygulamaya sokarken,
meclisin yetkilerini çiğnememeye özen göstermektedir. Tanzimat Döneminin ayırt
edici vasfı olan, saray iktidarının bürokrasi (Meclis-i Ahkâm-ı Adliye)ile
paylaşıldığına dair bir işarettir. Bu açıdan Tanzimat meclislerinin,
kanunlaştırma hareketi ile birlikte idari, mali, adli ve eğitimle ilgili olanlarda
bir reform hareketi hazırlamak ve iktidarın saray ve Bab-ı Ali bürokrasisi ile
paylaşılmasına geçişi noktasında da işlevsel olmasından dolayı, II. Mahmut
dönemi ile Tanzimat Dönemi arasında bir geçiş meclisi niteliğinde olduğunu
söyleyebiliriz.
Mustafa Reşit Paşa, II. Mahmut öldüğünde İngiltere'de
bulunuyordu. Abdülmecit tahta çıktığında İstanbul'a gelerek Tanzimat
hazırlıklarına başladı. Abdülmecid'in Dışişleri Bakanı Mustafa Reşit Paşa, Batı
uygarlığına hayran bir devlet adamıydı. Elçilik yaptığı Paris ve Londra 'da bu
ülkelerin yönetim sistemlerini inceleyip yakından bakma imkânı bulmuştu.
Mustafa Reşit Paşa, devlet yönetiminin her din ve mezhepten tebaanın hak ve
hürriyetlerini güvenceye alacak ve kanun hâkimiyetini tesis edecek şekilde
yeniden düzenlenmesini istiyordu. Bu düzenlemeleri öngören bir ferman
yayınlaması hâlinde, Batılı ülkelerin Hıristiyan tebaanın haklarını bahane
ederek, Osmanlı'nın içişlerine karışmayacağına, düzenin yeniden sağlanacağına
ve böylece çöküşün durdurulacağına inanıyordu. Reşit Paşa, fikirlerini Sultan
Abdülmecid'e açarak, ıslahatın gerekliliğini anlattı. Abdülmecit de, M. Reşit
Paşanın fikirlerini kabul etti. Fermanın hazırlanmasını M. Reşit Paşa 'ya
bıraktı. Bu vazifeyi üzerine alan M. Reşit Paşa, geceli gündüzlü çalışarak,
kendi kalemi ile bir ferman sureti hazırladı, Abdülmecid'e okudu. Fermanı
beğenen padişah, temize çektirip imza etti. Padişahın imzasını taşıyan tebliğ
ve emirlere "Hatt-ı Hümayun" denildiği için bu ıslahat projesine de
"Hatt-ı Hümayun" denildi. Gülhane Parkı'nda okunduğu için de
"Gülhane Hatt-ı Hümayun" denildi".
TANZİMAT
FERMANI'NIN İLANI
Tanzimat Fermanı, 3 Kasım 1839'da Gülhane Parkı'nda,
padişah, diğer devlet büyükleri, ulema, lonca ve esnaf temsilcileri ve halkın
“Gülhane Hattı Hümayunu” adıyla Mustafa Reşit Paşa tarafından okundu verilen bu
fermanla, Osmanlı Devleti'nde, İslam hukuku ve geleneksel kurumların bıraktığı
hızlı bir değişim süreci başladı.
Tanzimat Fermanı, ilanından yaklaşık yirmi gün sonra
devletin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi'nin 187 numaralı ve 15 Ramazan
1255/22 Kasım 1839 tarihli nüshasında yayınladı. Arkasından Fransızcaya tercüme
edilerek İstanbul'da bulunan yabancı devlet temsilciliklerine gönderildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder